ALIŞILAGELMİŞ YANILSAMALAR … Belki de aşkı yeniden düşünmek gerekiyor, binlerce yıldır yapıldığı gibi aşkı tarif etmeye çalışmak ve bu uğurda yanılmak gerekiyor. Kim bilir belki de aşk Buda’nın bile ulaşamayacağı bir yerde Nirvana’nın ilerisinde, Mevlana’nın ifadesiyle doğru ve yanlışın ötesindedir, belki de aşk som bir hayal, eski bir masal, meçhul bir histir. Hayır hayır bugün konumuz aşk değil, aşkın kutsallığı değil, aşkın sonundaki azap değil. Bugün aşk zannettiklerimizden bahsedeceğim. Alışılagelmiş yanılsamalardan, tekrarbetekrar yaptığımız hatalardan, aşkı bencillikle yoğurmamızdan, ondan esirgediğimiz fedakarlıktan, ona duymadığımız saygıdan ve ondan eksilttiğimiz sevgiden dostluktan. Aslında o kadar çok şey çalıyoruz ki aşktan, o kadar anlamsızlaştırıyoruz ki aşkı, geriye biraz heyecan, fazlaca tutku bir o kadar şehvet kalıyor. Geriye sahip olma arzusu ve kaybetme korkusu kalıyor. Bağlılığın, emeğin, güvenin, sohbetin olmadığı ham bir